- Ayrıntılar
-
Kategori: FİKİR
-
04 Şubat 2011 tarihinde yayınlandı.
-
Gösterim: 6848
Madem herkes soruyor, ben de yazayım dedim.
Herhangi bir rejim programına tabi olmadan, diyetisyenlerin kapısına uğramadan, kendi çabalarıyla yavaş yavaş 5 ayda 15 kilo vermenin yolunu anlatmamı isteyenlere yardımcı olmak için bu yazıyı kaleme aldım. Bu metot tamamen spesifiktir, benim portremdir. Uzatmadan yaptıklarımı kısaca söylüyorum:
İşte benim yöntemim:
- 20 dakikalık mesafeye kadar vasıta kullanmıyorum.
- 3 kata kadar asansör kullanmıyorum.
- Karnım iyice acıkmadan yemiyorum. Bu çok önemli, öğlen ya da akşam yemek saati nedeniyle kendini yemek zorunda hissedenler mutlaka bunu yapmalı diye düşünüyorum. Bırakın vücudunuz yemeği arzulasın. Ayrıca doymadan kalkıyorum. Buna karşı mücadele etmek için bir yol önerebilirim; Eğer yemekten kendinizi alamıyorsanız en az 5 dakikalık bir ara verin. Maillerinize bakın, televizyona takılın, telefonla görüşün veya o anda aklınıza gelen ve yapmanız gereken bir iş varsa hemen yapın. Döndüğünüzde aynı iştahın kalmadığını göreceksiniz. Ayrıca yemeklerimizde çatal kullanma oranı arttıkça yemeğin hem estetiği, hem zevki artıyor. Üstelik yemeğin salçasından az almış oluyoruz. Hem yemek artıyor, hem biz tıka basa yememiş oluyoruz.
- Ben de dahil Türk insanının yemek konusunda en sevdiği şey; ekmek banarak yemektir. Bundan vazgeçtim. Yemeğin sonunda (inanç kaynaklı) tabağı temizlemek zorunluluğu bize hastalık olarak geri dönüyorsa, bu düşünceyi değiştirmelidir diyorum. Önemli olan bize doygunluk hissi verenin ne olduğu? Ben bu duyguyu ekmekle hissettiğimi keşfettim. (Siz de kendi durumunuzu keşfedeceksiniz). Ekmeği kestim. Haftada bir veya iki defa ekmek yiyorum.
- Yemeklerin süresini uzatmak az yemenin bir başka yolu. Hızlı yiyoruz, miktarını farketmiyoruz. Yavaşça yemek (mesela bir çorbayı on dakikada bitirmek) hem yemeğin tadını artırıyor, hem de sohbet imkânını çoğaltıyor.
- Her sabah, aç karnına birkaç dakika ısınma hareketinden sonra ilk etapta 15 kez sınav ve mekik hareketiyle güne başlayabilirsiniz. Bu, zamanla artacak, 20 veya 25 olacaktır. Bu, hem güne enerjik başlamnızı, hem iyi bir kahvaltı yapmanızı sağlayacaktır.
- (Namaz kılıyorsanız eğer) Namazları tam kılmalı ve yavaş kılmalı. Mesela ikindi ve yatsız namazlarının sünnetlerini terk etme ruhsatını kullanmadan hepsini kılıyorum. Bedensel aktivite açısından 5 vakit namaz kılan bir insan günde 1 saatini spor salonunda geçiren kişiyle aynı işi yapmış olur. Namazın tadını çıkarmak lazım. Diğer taraftan namazın bel ve omuz ağrılarına müthiş faydası var. Bir memur olarak test ettim, aynen böyle. Masa başı iş yapanlara mutlaka tavsiyemdir. Yine namaza gitmek için camiye gitme imkânı varsa (her zaman olmasa bile) bunu değerlendirmeye çalışıyorum. Hem yürüyüş, hem ibadet. (Özellikle camiye giderken attığımız her adımın sevap hanemize yazıldığını düşündükçe...)
- Haftada bir gün halı saha maçı. Yaptığım tek sportif faaliyet bu. Herkes kendine uygun bir şeyler bulabilir.
- Akşam 21:00'dan sonra (mecbur kalmadıkça) yemek ve tatlı yok. Aslında bana göre akşam yemeği 18:00 gibi yenmeli ama, hadi şehir şartları, trafik falan en geç 20:30'da bu iş bitmeli. Dizi izlerken kuruyemiş yeme tutkusuna elveda. (Üzgünüm ama buna mecburuz.)
- Sabahları bal şerbeti. Bir bardak ılık suya bir kaşık bal, birkaç damla (miktarı damak tadınıza kalmış) elma sirkesi. Aç karnına içiyoruz. Sonra kahvaltı. Hafif. Çünkü elma sirkesi ve bal tok tutuyor. (Bin yıllık bir karışımdır, Mevlâna'nın Mesnevî'sinde Serkencebîn diye geçiyor. Ecdâd detoks işini bin yıl önce halletmiş.)
- Telefon görüşmeleri ayakta. Çok önemli, özellikle ofiste. Hatta konuşurken sağa sola hafif hareketler, vücudu uyuşukluktan kurtarıyor.