BİR REKLAM

.

Anasının ak sütüne burun kıvırıp Amerikan mamasına bayılmak

 

Bilim mi Film mi? 

Yazan: Adnan Arıkanlı 

 

Gün geçmiyor ki dine ve dindara saldırmak için bir bahane bulmasınlar. Bu hafta iki konuları vardı.

Birgün ve Cumhuriyet gazetelerinin sürekli olarak diyaneti radara alan; her kelimesinden her cümlesinden ne bulurum diye arayan-tarayan muhabir görevlendirmeleri var zaten.

Dolayısıyla bu haftaki bahanelerin biri Diyanet kaynaklıydı yine.  Gündemde hayat pahalılığı fiyat artışları var, insanlar bu mevzuya duyarlı ya… Diyanetin fetva sitesini tararken orada gördükleri bir hadisin yarısını alıp

Diyanet'in olay zam ve fiyat fetvası diyerek

'Fiyatları tayin eden Allah'tır'

manşeti attı Cumhuriyet gazetesi. Halbu ki yalandı ve Hitler’in propaganda bakanı Goebbels in “kitleleri etkilemek için büyük bir yalan söyleyeceksin ve onu sürekli tekrar edeceksin” taktiği devam ediyordu.

Yalandı çünkü söz konusu yazı ve fetvanın bugünkü fiyat artışları, fahiş zamlar vs ile ilgisi yoktu.

2017 yılında, harama helale olabildiğince uymak isteyen bir vatandaşın (muhtemelen esnaf) Diyanete “kar haddi konusunda bir sınırlama var mı” şeklinde sorusu üzerine Din İşleri Y.K nun fetva açıklamasıydı konu.

Sadece 2017’nin bugün gibi sunulması ile sınırlı değildi yalan.

Yalanın dolanın devamı da vardı. Söz konusu fetva açıklamasında geçen hadisin sadece bir bölümü alınmış ve sosyal medyaya da taşınarak “dinle alay eden” tepinmeler sergilenmiş ve din düşmanlığı bu şekilde gerçekleştirilmişti.

Bu haftaki diğer bir mevzu da Halil Konakçı isimli imam hatibin, özetle “İslam ve kadın” diyebileceğimiz vaaz videosu üzerinden gerçekleşti. Kadın dernekleri ve herkesçe malum bilumum dernekler bildiri yayınladı. CHP neredeyse kurumsal olarak saldırıya geçti, onu Afganistan’a göndermekle falan tehdit etti. Buraya kadar her şey normaldi, saldırılar beklenen cenahtandı.

Ama o hocaya  “bazı ilahiyatçılar” da saldırdı. Halk TV ilahiyatçısı Cemil Kılıç, KRT ilahiyatçısı İhsan Eliaçık bunlardan sadece ikisiydi. O hoca da bunlara gereken cevabı verdi. Hatta İhsan Eliaçık için,

“bakın kim geldi, şeytanı bile kıskandıran kişi geldi. Şeytan bu konuşunca susuyordur, çünkü bu adamın dediklerini şeytan bile demedi” diyerek oldukça ağır cevap yazdı.

Neyse diyeceğim bir kıyamet de oradan kopardılar bu hafta ama ilginç olan her zamanki koronun içinde bu hafta ilahiyatçıların da yer almasıydı. Hoş bu ilahiyatçılar, daha önce de pek çok halt işlemişlerdi ama onlarda bilim yaptıklarını(!) falan iddia ediyorlardı.

Bilim diyorlardı ama gerçekte film mi çeviriyorlardı acaba demekten de kendini alamıyor insan.

Malumunuz bizde bütün “pen” ler Pimapen, bütün kağıt mendiller Selpak, özellikle Manisa ,İzmir ve genelde Ege bölgesinde bütün çamaşır suları Klorak olarak anılır. Bu misal, eskiler edebe ve adete ters düşen olumsuz davranışları çocuklarına anlatırken veya dedelerimiz-babalarımız zamanındaki imamlar cemaatine veya köydeki eşrafa bunları anlatırken “günah”  demişlerdir ekseriyetle. Ben çocukluğumda hatırlıyorum; ebem dedem, “otur da ye, otur da iç günahtır oğlum” derlerdi hep. Şimdilerde de nahoş bir söz ya da tutumu tanımlamak için “yazıktır, günahtır” denilmez mi? Ama bunu yaparken “Kuran’ın şu ayetinde, Peygamberimizin bu hadisinde gibi bir ekleme yapmamışlar, Kuran ve sünnette kaynağı olmayan bir hüküm ihdas etmemişler, bid’ate varmamışlardır.

Haram, mekruh vs gibi hüküm ihdası şeklinde hata yapanlar da olmuştur elbette ama genellikle edep ve adaba uymayan söz ve davranışlar için “günah” sıfatını kullanmaktan ibarettir aslında mesele.

Burada adı geçen ve geçmeyen bazı ilahiyatçılar da -belki bunlara oryantalist demek daha doğru olabilir- epey zamandır işte bu sıfatlandırma üzerinde tepiniyorlar aslında.

Edep ve adete dair bu örnekleri -Cumhuriyet gazetesinin Diyanet’in satırları arasında malzeme arama misali-alıp, din cahillerin elinde kaldı diye tutturuyorlar; kendilerince “yeni şeyler” söylüyorlar.

Bunun da adına bilim diyorlar.

Bilim mi film mi?

Anasının ak sütüne burun kıvırıp Amerikan mamasına bayılmak mı?

Bu Amerikan maması da nereden mi çıktı.

Bizim kimi ilahiyatçılarımızın İgnaz Goldziher ve benzeri oryantalistlere hayranlığı tam da bu galiba.