Söz söylemek bir sanattır
“ÖNCE SELÂM, SONRA KELÂM.”
İnsanlık kültür tarihi incelendiğinde, bütün medeniyetlerde ve inanışlarda, söze büyük önem verildiği görülmektedir. Söz, Allah’ın Kelâm sıfatının insanda bir tecellisidir. İnsanı insan yapan kavramdır. Sözün gücü yaradılışta başlar. Yüce yaradan, her şey için, önce “OL” buyurmuştur.
Kutadgu Bilig' de: “Tanrı insanı yarattı, seçerek yükseltti; ona fazîlet bilgi, akıl ve anlayış verdi. Ona hem gönül verdi, hem de onun dilini açtı; ona güzel biçim ve hareket ihsân etti.” şeklinde geçmektedir. Bu söz bize insanın âlem-i esbâpta niçin eşref-i mahlûkat olduğunu zâhiran göstermektedir. İnsanı en şerefli varlık yapan, bilgisi aklı ve anlayışı ise kişinin gönlünden gelen sözü, aklıyla ölçüp tartıp en sonunda muhâtabına iletmesi lazım gelir çünkü kişi, akıl ile yükselir, bilgi ile büyür, bu ikisi ile de itibar görür. İstediğimiz bilgiye ancak sorgulayıp araştırarak ulaşabiliriz.‘‘Ben bilirim” diyerek enâniyete kapılırsak işte asıl o zaman hiçbir şey bilmiyoruz, demektir.
Hadis-i Şerifte: “Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin yükünü üzerinde taşır.”buyrulmaktadır. Binâberin; sözler aklın ve gönlün bir neticesi olduğuna göre her dâim aklı bilgi ile kalbi de hak ile süslemek gerek ki özü sözü bir insan olabilelim. Bu konuda ilk akla gelen dervişlerimizden Yunus Emre, kendisi olabilmek, mânâ güzelliğine ulaşabilmek için, kırk yıl şeyhinin dergâhına odunun bile düzgün ve doğru olanını getirmiş, sükût etmiş bu sayede tevhîde ulaşmıştır. İnsan, özünden düşünüp konuşabilmeyi öğrendiği zaman, gerçek güce kavuşabilir. Sözün doğruluğu, özün doğruluğuna delildir. Bu ancak tekâmülle mümkündür. Tekâmül etmiş insan, boş yere söz sarfetmenin faydasız olduğunu bilir. Toplumda çok konuşana ‘‘geveze’’ susana da ‘‘dilsiz’’derler. Sözlerimizin doğruluğu kadar, çok dinleyip az konuşmak da önemlidir. Yunus Emre;
“Az söz erin yüküdür,
Çok söz hayvan yüküdür,
Biline bu söz yeter,
Sende gevher var ise.”
diyerek sözün az ve öz olanını makbul görmüştür. İnsan, çok söylemekle değil, çok dinlemekle âlim olur. Dinlerken de lüzumlu olan sözler alınmalı, sözlerin doğruluğu da araştırılmadır. Rehber kitabımız Kutadgu Bilig’ de şu şekilde geçmektedir: “Bilgisiz yürek ve dil neye yarar; bilgide su gibi herkese faydalı ol.”Bu söze binaen; sadece âlim olmak yetmez, öğrendiklerimizi doğru bir şekilde aktarıp insanlığa faydalı olmak lazım gelir.
SÖZ SÖYLEMEK, BİR SANATTIR.
Sözler, sadece kelimelerden mürekkep değildir. Peygamber efendimiz: “Sözde büyü vardır.” buyurmuşlardır. Seveni, sevgiliye; âşığı, mâşukasına delicesine bağlatan eşleri, insanları, devletleri büyük bir nefretle birbirinden kopartan sözdeki güçtür. Ağzımızdan çıkan bir söz, muhatabımızı ya bize bağlayacak, ya da bizden koparacaktır.
Söz var insanı mahcûp eder,
Söz var insanı mahbûb eder.
Söz var başı keser,
Söz var savaşı keser.
Söz var, insanı Hak’tan ve cennetten uzaklaştırır; söz var, insanı Hakk’a ve cennete kavuşturur.
SÖZ SANATINI KİMİ YAPMAKTA, KİMİ YIKMAKTA KULANIR.
Eski Mevlevîler konuşurken çok dikkat ederler, kullanacakları kelimeleri bir kuyumcu titizliği ile seçerlermiş. Mesela “ışığı yak, ışığı söndür” demezler, yakmak ve söndürmek kelimeleri insanda yangın imajı uyandırabilir diye “ışığı uyandır, ışığı dinlendir” derlermiş. Mesela, çocuk elinde çok kıymetli kristal bir vazo ile oynuyorken, şimdiki bazı anneler gibi “ne yapıyorsun, kıracaksın” demezler, yumuşak bir ses tonu ile yavaşça, “aman yavrum düşürmeyesin” derlermiş ve vazo kırılmaktan kurtulurmuş.
Zaman zaman, çevremizdeki insanlardan işitiriz. Evin beyi gelir ve bağırarak: “Hanım sana kaç kere söyledim, dünyada herkes adam olur, bu çocuk adam olmaz.” der. Bu söz yanlıştır ve ,kötü sonuçlar doğuracak bir tutumdur. Bu durumun asıl sebebi İslam Tasavvufunda geçen “Söylenen söz vücut bulur.” kelâmının unutulmasıdır. Evlâdımız için iyi olacak dersek, onlar iyi olurlar, kötü olacak dersek, kötü olurlar. “Hayır söyle işine, hayır gelsin başına.”atasözü de bu tezi destekler niteliktedir. Peygamber Efendimizin Kütüb-ü Sitte’ deki bütün hadislerini inlecelediğimizde, bir tek olumsuz söz bulamayız. İnsanlık tarihinin en güzel, en veciz, en anlamlı sözleri Peygamber Efendimizin Hadîs-i Şerîfleridir. Bizler bir tek “Ya hayır söyle, yahut sus.” Hadisini bile hakkıyla uygulayacak olsak, ,hayatımızda büyük devrim yapabiliriz.
Yüce Allah, bizim her zaman güzel yollu, güzel halli ve güzel dilli olmamızı istemiş, bunun için de kitaplar, peygamberler göndermiş, ibadetleri de farz kılmıştır. Mesela, oruç tutan bir müminden sadece ağzına ve midesine oruç tutturmak istenmemiş, aynı zamanda çirkin sözlere karşı da oruçlu olması istenmiştir. Hz. Allah: “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler; sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” buyurmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’ de Hz. Lokman’ın oğluna nasihati de şöyle geçmektedir: “Sesini fazla yükseltme, çünkü seslerin en çirkini eşek sesidir.”yani ses, söz ve kelimenin tesiri kullanışına göre değişir.“Gelir misin?” demekle “Gel buraya!” cümleleri temelde aynı manayı ifade ederler ama birincisi ricâ, diğeri ise emir anlamı taşır. Şeyh Gâlib:
“Zannetme ki şöyle böyle bir söz,
Gel sen dahî söyle, böyle bir söz.”
diyerek sözler arasındaki farka dikkat çekmiştir. Atalarımızın söylediği gibi; “Güzel söz, yılanı ininden, kötü söz, insanı dininden çıkarır.”Marifet, akıl ile sözü yumuşak kullanıp doğruyu söyleyebilmektedir.
Asırlar sonra dahî anılmak, arkamızda iyi bir nâm bırakmak istiyorsak işe kelâmdan başlamak gerektiğini unutmayalım. Her dâim sözümüzü akıl ile söyleyip bilgimiz ile de süsleyelim. Doğruluktan bir an dahî ayrılmayıp sözlerimizde insanlığa faydayı gözetelim. Söz söylerken kimseyi kırmamaya, incitmemeye özen gösterelim. Nitekim, “Dildir, insanı abâd eden, dildir, insanı berbâd eden.”Allah cümlemize hem fikrimizde hem zikrimizde doğru olabilmeyi, bedi’ kelâm ile insanlığa fayda verebilmeyi nasip etsin. Susmamız tefekkür, konuşmamız hikmet, bakışımız ibret almak için olsun. Vesselâm...