beş kardeş kapak

 

"İktidar pistir, ondan hiç durmadan tiksinmeliyiz."

 

Onur Ünlü

 

DİZİLERDEKİ POLİTİK GÖNDERMELER VE “BEŞ KARDEŞ” ÖRNEĞİ…

 

Beş Kardeş, ilk bakıldığında bir Türkiye toplumu portresi çiziyor. Birbirinden farklı karakterlere sahip beş kardeş profili… Aralarında idealist ve adaleti, haksızlığa karşı savaşmayı kendine şiar edinmiş, solun barındırdığı insani değerlerden ödün vermeyen birisi; terazisini hep dini referansa dayandırmış ve mesleği de zaten İmamlık olan bir diğeri; en hayta olan ve sürekli kollanması gereken ama –devletin oynattığı!- at yarışı gibi kötü alışkanlıklara da sahip bir küçük kardeş; amacı şarkıcı olmak olan ama çaresizlikten şarkı söylemek istediği gece kulübü önünde badigartlık yapan bir diğeri; ve hepsinin arkasını kollayan derleyci/toplayıcı bir abi…

İmam olan Turgut bana bir an Dostoyevski’nin Karamazof Kardeşler’deki rahip olan küçük kardeş Alyoşa’yı ve solcu Nazım da romandaki solcu olan diğer Karamazof kardeş İvan’ı hatırlattı. Tabi bu bahsettiğim benzerlikler dışında başka bir benzerlik de dikkat çekmiyor.

Oyuncuları arasında Serkan Keskin (balıkçı Sait), Osman Sonant (Orhan), Soner Sarıbacak (Nazım), Fatih Artman (Aziz), ve Tansu Biçer (Turgut) in yer aldığı Onur Ünlü’nün Beş Kardeş dizisi; adından da anlaşılacağı üzere anne babalarını kaybetmiş ve aynı evde yaşayan beş tane kardeşi konu alıyor. Serkan Keskin’in canlandırdığı balıkçı Sait karakteri, anne ve babalarının eksikliğini gidermeye çalışan, onları toparlayan bir abi karakteri... Tamamıyla bir mahallede geçen dizide, beş kardeşin hepsinin ayrı bir hikayesi ve toplumun fikirsel yapısını da taşıyan karakter özellikleri var. Son derece samimi canlandırmalara sahip dizide her kardeşin bir aşk durumu da mevcut...

Onur Ünlü’nin karakter adlarını Sait (Faik Abasıyanık), Nazım (Hikmet Ran), Aziz (Nesin), Turgut (Uyar) ve Orhan (Veli) gibi edebiyatçılardan esinlendiğini de belirtelim.

Dizide ayrıca Serdar Orçin, Melisa Sözen, Köksal Engür, Türkiye güzeli Aybüke Pusat, Ayşen Gruda, Nihal Yalçın ve Ece Dizdar gibi isimler de rol alıyor.

Son yıllarda toplumda gittikçe kendisini hissettiren politik kutuplaşma, zaman zaman kendisini sanatta da belli ediyor. Yönetmen ve Senaristten kaynaklı olarak, hatta bazen de kanaldan kaynaklı olarak beklenmedik yapımlarda beklenmedik siyasi mesajlarla karşılaşmak mümkün… E bir de devletin televizyon kanalı bunu yapınca özel sektör neden ve neler yapmasın ki! Senelerdir Kurtlar Vadisi ve Şefkat Tepe bunu aleni şekilde yaparken artık romantik komedi ve aşk dizilerinde bile bunlara denk gelmek mümkün…

Bunun yanı sıra dershanelerden atanamayan öğretmenler meselesine ve kadına karşı şiddete kadar bir çok sorun diziler vasıtasıyla toplumda karşılık buluyor.

Usta Yönetmen Onur Ünlü de son yıllara ilişkin daha da tırmanan muhalif duruşunu, repliklere yedirdiği çeşitli mizahi eleştirel/politik göndermeler sayesinde diziye ustalıkla işlemiş. Ama bunu yaparken birilerini belli ki fazlasıyla rahatsız etmiş! Kâh “evdekiler zor tutuluyor” kâh “halkın vicdanının önüne geçilemiyor” kâh “hırsızların orucunun kabul olup olmayacağı” sorgulanıyor. Beş Kardeş'te dikkat çeken bu ayrıntılara Onur Ünlü takipçileri yabancı değil.

Nitekim Onur Ünlü, siyasal iktidar sayesinde içine saplandığımız kutuplaşma batağından çıkmaya dönük bir iradeyi absürd komediden beslenerek ortaya koyuyor.

Bu yazı da bu göndermelere yer vermektedir.

 

ONUR ÜNLÜ “DOKUNUŞLARI” yada BEŞ KARDEŞ’ten “GÖNDERMELER”

 

KADER

Aziz: “Garibanız kızım biz… Gariban işi böyle olur işte. Öyle hiç birşey yapamadan elin ayağın bağlı beklersin… Sonra birileri senin için bi plan yapar, onu yaşarsın, sonrasında o bizim kaderimiz dersin… Garibanlık kader değildir…”

 

GARİBAN

 

“Sermaye asıl gücünü teoriyi kendi lehine yeniden üretebilmesinden alır.”

 

NAZIM

 

“Ben kötü biri değilim. Vallahi değilim. Bakın bakın… Nazım Hikmet… Gördünüz mü? Kötü olan birisi cebinde Nazım Hikmet taşır mı hiç?”

 

NAZIM

 

OTOSANSÜR

Sait ve Nazım, Halkın Öfkesi ofisinde karşılıklı sigara yakarlar ancak o sahnede ellerinde sigara yoktur. Sigara var gibi hareket ederler; kibrit efekti de eklenen sahne adeta oto-sansüre bir tepki niteliğindedir. 

 

OTOSANSÜR

 

D: 1954 - Ö: 2023

İmam karakterini canlandıran Turgut'un paraya ihtiyacı vardır. Osman amca, Turgut'a para verebileceğini söyler ve onu mezarlığa götürür. Kendi gömüleceği yeri göstererek, “Burası benim mezarım.” der. Mezar taşındaki doğum tarihi dikkatlerden kaçmaz: 1954. Ölüm yılı ise 2023'tür. Bu akıllara “Hedef 2023” ü getirmektedir. Doğum tarihi ise bir siyasinin doğum tarihi ile aynıdır! Turgut, Osman amcanın isteği üzerine mezarı kazar ve içinden bir kutu çıkar, kutunun içinden de tomar tomar para çıkar. Mezarda yatan kişi ölürken tomarla parayı da yanında götürmüştür!

 

2023

 

HIRSIZLARIN ORUCU KABUL OLUR MU?

Dizinin en çok konuşulan sahnelerinden biri de şöyleydi: Haksız yere hapse düşen Aziz'i ziyaret eden kardeşlerden Turgut, Aziz'e, "Aziz! Oruç musun oğlum?” diye sorar. Aziz bu soruya, "Orucum abi, Allah kabul ederse, orucum." diye cevap verir. Bunun üzerine Nazım, birden ayağa fırlar ve kendinden geçercesine şu cümleleri söyler: “Eder kardeşim, Allah kabul eder, eder kardeşim, eder. Benim biricik kardeşim suçsuz yere hapishanelere girecek, orada yatacak ve oruç tutmaya çalışacak, Allah onun orucunu kabul etmeyecek de bu hırsızların orucunu mu kabul edecek?" [1]

 

HIRSIZ

 

İNSAN ÖLECEĞİNİ BİLE BİLE NASIL YAŞAR?

 

Nazım1

 

AYAKKABI KUTULARI

Beşkardeşin en küçüğü Aziz'i işinde önemli bir konuma getiren patronu, “Senin için bazı kıyafetler hazırlattım.” diyerek ona takım elbiseler ve ayakkabı kutuları gönderir. Aziz ise takım elbiseleri göstererek, “Hadi bunları anladım da (ayakkabı kutularını işaret ederek) bu kadar parayı ne yapacağım.” der.

 

AYAKKABIKUTULASI

 

CAMİDE HIRSIZ VAR

Turgut; camiye kurmak üzere kamera sistemi alır ve Osman amcaya, kamerayı televizyona bağlayacağını söyler. Osman amca: “Camide televizyon olur mu? Günah” şeklinde karşılık verir. Turgut ise buna cevaben “Öyle mi diyorsun. E camide hırsız var o günah değil mi?” şeklinde dindar olduğunu söyleyip bir yandan da hırsız olanlara laf çarpmaktadır.

 

KARA PARA MI? AK PARA?

Sacit karakteri ile Aziz arasında geçen diyalog, dizideki ince göndermeler arasında dikkati çekenlerdendi. Aziz, patronu Sacit Bey'e: “Bana taşıttığınız o sandığın içindeki paraları gördüm. Allah bilir kimin parası, neyin parası o. Kara para mı, daha iğrenci ak para mı hepsini gördüm ben…” der.

KARA PARA

 

NAMAZ KILAN ADAMA DA YALAN SÖYLÜYORSUN SEN DENMEZ Kİ!

Turgut’un hırsızlık yaptığından şüphe duyan Orhan’ın Nazım’la aralarında şöyle bir diyalog geçer:

Orhan: Abi… Böyle namaz kılan adama da yalan söylüyorsun sen denmez ki!

Nazım: Ahh be Orhan… sen bu ülkeyi hala tanımadın. Bu ülkede…

Sait: Siyasete bağlarsan kemiklerini kırarım Nazım!

Nazım: Fikirlerime baskı uygulamanı reddediyorum abi…

Sait: Olsun. Ben  yine de kırarım Nazım...

 

BU ÜLKEDE HER ZAMAN HIRSIZLIĞIN BAHANESİ BULUNABİLİR!

Nazım: Yok… düşündüğün şey olmuş olamaz.

Orhan: Ya olsuysa…

Nazım: Hayır! Turgut böyle bir şey yapmış olmasın…

Nazım: Bana hayatımın sükut-u hayalini yaşatma.

Orhan: Abi! Bak Turgut abim kendisi için böyle bir şey yapmaz. Ama kardeşi için pekala hırsızlık yapabilir!

Nazım: Olmaz. Bak hırsızlığın bahanesi olmaz.

Orhan: Abi! Sen hangi ülkede yaşadığımızın farkında mısın?

Nazım: Doğru söylüyorsun. Bu ülkede her zaman hırsızlığın bahanesi bulunabilir!

 

BU ÜLKEDE

 

KİTAPTA ‘BİRİKTİRME' YAZMIYOR MUYDU?

Said'e para lazımdır. Kardeşi Turgut ile konuşur. Said: “Bende 400 lira var” der. Turgut ise, “Bende de 2 bin lira var kenarda” der. Turgut'un 2 bin lira biriktirmesine şaşıran Said, “Vayy, para mı biriktirdin lan ee oğlum hani kitapta biriktirme yazmıyor muydu?” diye sorar. Turgut'un cevabı taşı gediğine koyar: “Yok abi yani biriktirme derken, yığma diyor kitapta. Yani ihtiyacından fazlasını biriktirme diyor.”

 

YIĞMA

 

EVDEKİLERİ ZOR TUTUYORUM

Mahallenin akli dengesi yerinde olmayan teyzesi Mukadder Hanım, kızını görmeye gelen kardeşlere çıkışır: “Benim sinirimi oynatmayın tamam mı, beni delirtmeyin, çıkın gidin bahçemden.” Sonra da imalı bir şekilde şu cümleyi söyler: “Zaten evdekileri zor tutuyorum.” Tam o sırada Nazım, kendisinden beklenen şu cevabı verir: “Yani evdekileri zor tutuyorum derken, tamamını mı bir kısmını mı? Bir yüzde verebilir misiniz Mukadder hanım teyze?” Sonra abilerine şöyle bir açıklama yapıyor: “Oğlum belki evdekilerin bir kısmı bizimle aynı görüştedir ve baskıdan dolayı seslerini çıkaramıyorlardır.”

Aziz ise taşı gediğine koyar: “Ya bu mukadder hanımı niye bu kadar ciddiye alıyorsunuz onun kafa gidip geliyor arada işte…”

Gezi olayları sonrası siyasal iktidar, evdeki yüzde 50’lik kesimi evde zor tuttuğunu ifade etmiştir. Kafası gidip gelen Mukadder hanım teyze, siyasal iktidar sahibini temsil etmektedir.

 

MUKADDER

 

GAZETENE NE DAVALAR AÇARLAR, ŞAŞIRIRSIN!

Muhabir karakterini canlandıran Nazım, gazete çıkarmaya karar verir. Evinin bahçesine bina yaparken Said gelir ve Nazım'a sorar: “Napıyosun buraya?” Nazım'ın cevabı düşündürücüdür: “Burası ‘Halkın Öfkesi' gazetesinin merkez binası olacak.” Turgut, “Abi sert bir isim değil mi, insanlar korkmasın bunu almaya.” der. Araya giren Orhan, “Bence korkmaz, halkın öfkesi artık burnuna kadar geldi. Halk bu gazetede artık kendini bulacak…” diye cevap verir. Aziz ise konuşulanlara gülmeye başlar. Nazım, sinirli bir şekilde, “Gülme lan, gülme diyorum oğlum, bir davadan bahsediyoruz, gülme.” der. Aziz'in cevabı günümüzde medyaya yapılan baskıyı özetler nitelikte olur: “Ben de aynı şeyden bahsediyorum abi. Eğer sen bunu yaparsan, sana ne davalar açarlar valla şaşırırsın ha.” Araya giren Turgut, “Aziz haklı, yani bu kadar kolay olamaz.” der. Bunun üzerine Nazım, “Doğru, kolay olamaz. Sizin gibi işbirlikçiler meydanlarda cirit atarken kolay olamaz. Ama bakın, bundan önce halkın vicdanının önüne kimse geçemedi bundan sonra da geçemeyecek.” diyerek seçimlere bir gönderme yapar.

 

BANA LAYIK PATRON BU MEMLEKETTE YOK!

Nazım, çalıştığı gazetede Editörü Yasemin hanım ile yaptığı haberinin, patronlarının tırsması ve sansürlenmesi hakkında konuşurken Türkiye basınına şöyle ağır göndermelerde bulunur: “Benim duygularımla bu şekilde dalga geçen bir mekan, bir gazete, benim iş yerim olamaz. O zaman ben de bana layık bir patronla çalışırım diycem ama o da bu memlekette yok! Ben gazeteci olduğumda dünyayı değiştirmek istiyordum. Fakat sonra bir filmde[2] şöyle bir laf duydum; “dünyayı değiştirmek isteyip de değiştiremiyorsan, sen de dünyanı değiştir.” Oruvar.

 

BASIN

 

SİZDEN ÖĞRENECEK DEĞİLİZ!

Dizinin çocuk karakteri Melike ile Orhan arasında şöyle bir diyalog geçer. Orhan, Melike'ye, “Bak küçük hanım, bana öyle kabalaşma mabalaşma diyemezsin. Biz, kime, nasıl davranacağımızı sizden öğrenecek değiliz” der. Sonra da, “Ne dedim ben ya!” diye ekler.

Orhan’ın özellikle “sizden öğrenecek değiliz” sözleri bir büyüğümüze bir göndermedir.

 

ORHAN

 

CAMİDE ŞEYTANIN NE İŞİ VAR!

Cami girişinde Turgut ve Sait, parayı nereden bulacakları üzerine konuşurken, Osman amca, kendilerine at yarışını önerir ve kötü bir şey olsa devletin oynatmayacağını söyler. At yarışı önerisi ile alakalı olarak da Sait ile Turgut arasında ucu camideki hırsızlara dokunan şöyle bir diyalog geçer:

Sait: “Bana bak… Bu Osman amca hızır aleyhiesselam olabilir bak vallahi haa…”  

Turgut: “Abi şeytan da olabilir…”

Sait: “Oğlum şeytan olsa anlardık hem şeytanın camide ne işi var!”

Turgut: “Ahh abi ahh. Asıl şimdi şeytanın…..” derken Sait, Turgut’un kolunu morartarak “Girme. Sosyal mesaja girme. Çürütürüm kolunu…” diye kardeşini susturur.

 

ŞEYTAN

 

KAYDIRMA

Said’le Turgut, At yarışı oynamaya karar vermiştir. Turgut, abisi kuponunu doldururken “kaydırma yapmayalım da…” sözleriyle malum KPSS skandalına dokundurmaktadır.

 

"AK" PARA

Bir sahnede adamın biri duvarın dibinde çaldığı paraları saymaktadır. Ancak paraları üzerinde hiçbir baskı yoktur. Paralar bembeyazdır. Yani paralar "AK" PARA’dır!

 

AK PARA

 

PARMAKLA İNSAN ÇAĞIRMA

Camide Cevdet’in parmağıyla Turgut’u çağırması ve Turgut’un Cevdet’e doğru ilerlerken: “Beni mi çağırıyorsun Cevdet. Böyle insan mı çağırılır ya! Emredin efendim!” demesi, ABD Başkanı Obama’nın  Ahmet Davutoğlu’nu aynı parmak işareti ile çağırmasına[3] bir göndermedir.

 

BİROL’UN KÜRTÇESİ…

Bir sahnede Birol, birden Kürtçe konuşmaya başlıyor ve dizide sinirlenince Fransızca konuşan Melike'yi deyim yerindeyse dumura uğratıyor ve güzel ve samimi bir bakış ve ses tonu ile “Gözlerin çok güzel" diyor. Melike’nin Fransızcasına karşı yaşasın Birol’un Kürtçesi…

 

ORHAN PAMUK DA PARA BASIYOR…

Kardeşler, kalpazanlardan para basma makinesi çalmışlardır. Aziz: “Gitmişiz kalpazanarın makinesini almışız be abi” der. Sinirlenen Sait ise “Zaten bizde bu şans varken  gidip Orhan Pamuk’u basab makine alacak halimiz yok” der ve Nazım ekler: “Öyle deme abi Orhan Pamuk da bara basıyor yani” diyerek bir göndermede bulunur.

 

KÖTÜ YÖNTEMLE İYİ İŞ YAPILMAZ

Sait, kızı Melike’yi azarlarken şöyle der:

Sait: Sana ait olmayan birşeyi alıp başka birine verdin buna hırsızlık denir  Melike.

Melike: eğer bir şey sana aitse bana da ait demektir. Çünkü ben senin kızınım.

Sait: ooof hırsızlığın kılıfını da bulmuşsun, aferin sana Melike.

Melike: Bana hırsız deme baba! Ben senin için iyi bir şey yapmaya çalıştım.

Sait: Yöntemin yanlış Melike. “Kötü yöntemle iyi iş yapılmaz kızım!”

 

MEMLEKETİ NE HALE GETİRDİLER!

Nazım, yüzüğü çaldığından şüphelendiği İmam kardeşi Turgut’u takip etmektedir. Takip ederken Nazım’ın ağzından şu cümleler dökülmektedir:

“Şu hale bak. Memleketi ne hale getirdiler. Kendi kardeşimin hırsızlığından bile şüphelenir hale geldim. Üstelik herif İmam!”

 

Onur Ünlü'nün dediği gibi "iktidar pistir ve ondan hiç durmadan tiksinlemiyiz!" belki de iktidarı beğenmezseniz birileri reytinginizi düşürür ve farkında olmadan "kendi başarısızlığınızla" yok olursunuz.

 

Ancak "Halkın Öfkesi Gazetesi" sahibi Nazım'ın da dediği gibi tek bir okuyucunuz dahi olsa bağımsız olmanın verdiği tat hiç bir şeyle değiştirilemez!

 

Twitter adresi: @AlpZekiHeper

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile