BİR REKLAM

.


SZ-KAPAK 

 

“Ben seni değil resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın!”

 

 

 

 

“Para kazanmak için yapılmış filmlerin dışındakilerin

Türk sinemasıyla hiç ilgisi yoktur.

Mesela ‘Sevmek Zamanı' nın Türk sinemasıyla ne ilgisi var?

Daha doğrusu ‘Sevmek Zamanı' nın kendisi Türk sinemasıysa

diğer çoğunluğun artık ne sineması olduğu belli değil!”

 

Metin Erksan

 

 

 

 

İstanbul, Büyükada, Yağmurlar...

 

Günümüzde hangimiz bir resme bakıp ona anlamlar yüklemiyoruz ki…

 

Bu anlamda Metin Erksan’ın ustalığını da kanıtladığı 1965 yapımı siyah-beyaz filmi “Sevmek Zamanı”, bir surete olan aşkın yanı sıra gerçeklik meselesinin tartışılmasına da zemin oluşturuyor; hatta daha da ötesinde, gerçekliğin, hayaldeki güzellikleri yok edeceğinden endişe duyuluyor.

 

Filmde ilk dikkati çeken, izleyiciyi, filmin farklılığıyla şaşırtan, dingin, buruk ve hüzün dolu bir atmosfere hakim olması. Ama “Sevmek Zamanı” nda yağmurun hüznü ve huzuru var…

 

 

Meral: Ben adayı Sonbaharda severim…

 

Bir film düşünün ki filmin iki başrol oyuncusundan üç ana karakter yaratılmış! Bu üç karakterden en güçlü olanı ise sıradan bir resimden ibaret… Bu da filmi diğer filmlerden farklı kılıyor ve Yönetmen bu sayede kendisini oyuncuların da önüne geçiriyor.

Dünya sinemalarında eşine az rastlanır bir konuya sahip olan film, “bir resme aşık olma” nın çok çok ötesinde…

“Sevmek Zamanı” başta çaresiz ve sıra dışı bir aşk öyküsünü anlatıyor.

İnsana değil de nesneye duyulan bir aşk “görünüşte"…

 

sevzam

 

Filmin konusuna en basit haliyle bakacak olursak, Halil (Müşfik Kenter), adada ustası Mustafa'yla (Fadıl Garan) birlikte boyacılık yapmaktadır. Bir gün boyamaya girdiği boş köşklerden birinin üst katında, duvarda asılı bir kadın resmi görür ve resme âşık olur. Bir yıl boyunca her gün köşke girer ve resmi seyreder.

 

Öyle ki Halil, her gün Meral’in fotoğrafın karşısında saatlerce oturup gözlerini ondan alamaz.

 

Bir gün, köşkün sahibinin kızı olan resimdeki Meral (Sema Özcan), iki arkadaşıyla köşke gelir ve Halil'i kendi resmini seyrederken görür.

 

Meral, Halil'in kendisine âşık olduğuna inanarak bu aşka karşılık verir. Oysa Halil, Meral'e değil, onun resmine âşıktır.

 

Aslında Halil’in yüreği, o cansız suretin ötesinde bir şeyi hisseder…

 

Halil: Hayır! Sana ait bir mesele değil bu. Resminle benim aramdaki bir durum seni ilgilendirmez. Ben senin resmine aşığım.

 

Meral: İyi ama âşık olduğun resim benim resmim. İşte ben de buradayım, söyleyeceklerini dinlemeye geldim.

 

Halil: Resmin sen değilsin ki! Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın.

 

Meral: Bu davranışların bir korkudan ileri geliyor.

 

Halil: Evet bir korkudan ileri geliyor. Bu korku sevdiğim şeye ebediyen sahip olabilmek için çekilen bir korku. Ben senin resmine değil de sana âşık olsaydım o zaman ne olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme. Belki de alay edecektin sevgimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor. İyilikle bakıyor ve ebediyen bakacak.

 

Meral: Ben de sana bakmak istiyorum.

 

Halil: Hayır. Benimle resminin arasına girme istemiyorum seni. Ben senin yalnız resmine aşığım... Resminle aramda ne kadar uzun zaman geçti. İlk karşılaşmamızı dün gibi hatırlarım. Birden bana iyilikle, sevgiyle bakan bir yüz gördüm. Elbiselerim eskiydi, kirliydim, sakallarım uzamıştı. İnanamadım. O insanca bakışı bir daha göremem diye bir daha resme bakmaktan korkuyordum. İkinci kere zorlukla baktım resmine. Gene iyilik gene sevgi vardı gözlerinde...

 

Meral: Resmimin yerine ben seveceğim seni. Artık ben varım.

 

Halil: Hayır! Hayır! İstemiyorum seni. Benim dünyama girmeye kalkma. Merhametsizce yıkarsın onu. Resmin benim kendimden bir parça. Bırak ben onu seveyim. Sen sevmek isteme beni senin ellerini tutmak istemiyorum. Sonra çekersin o ellerini benden. Ben resmine aşığım, ölünceye kadar da onu seveceğim.

 

hayır

 

Meral, bu aşk karşısında etkilenmiştir. Dişiliğini hissetmiştir.

Halil’in kendi fotoğrafına baktığını fark eden Meral, bir sahnede, Ovidius’un “Sevişme Yolu” kitabı elinde evde yatağa uzanmış haldedir.

 

 

ovidius

 

Filmde cansız bir resim, erkekle kadının arasına üçüncü bir şahıs gibi giriyor ve filmin en zor karakterini oluşturuyor.

 

Filmin tanımlanması zor ve gizemli bir tarafı da var ve bu gizemli tarafın, filmi ölümsüz kılan en önemli unsur olduğunu söylemek hata olmaz.

 

ÇERÇEVENİN

Bir yandan Halil’in, resme olan ve hak etmediğini düşündüğü karşılıksız aşkının şiirsel mahcubiyeti de vicdan sızlatmaktadır:

 

''Ben sana değil resmine aşık oldum! Duvardaki resmine baktım sevgiyle şefkatle doluydu gözlerin, sonra utandım kafamı çevirdim, tekrar bakmaya cesaret edemedim, cesaretimi toplayıp tekrar baktığımda sen yine sevgi ve şefkatle bakıyordun bana; üstelik sakallarım uzamış elbiselerim kirliydi...''

 

Bakıldığında; döneminin aksine alışılagelmişin dışında bir sinema anlayışı ortaya koymuş olan film, iddialı konusuyla aynı zamanda ezber bozan bir film konumundadır.

 

“Sevmek Zamanı”, gerek konusu ve gerekse konuyu ele alış biçimi ile kendi döneminde sektöründe dağıtımcı bulamadığından gösterime de girememiştir. Ancak, aynı dönemin Avrupa sinemasına paralel ve yenilikçi sinema dili nedeniyle seyretme imkânı bulanlarca çok beğenilmiş, zamanla kült statüsü edinmiştir.

 

(Kanımca Yönetmen Reha Erdem’in özellikle 'A Ay' filmindeki siyah-beyaz peyzaj duygusunu 'Sevmek Zamanı' filmine borçlu olduğunu düşünmek çok da hata olmaz.)

 

sevmek-zamani 349769

 

Bir çok diyalogsuz sahneyi barındıran filmde izleyen, sahnelerini büyük bir istekle doldurmaya, onların dili olmaya çalışıyor. Halil'in içinde kopan fırtınaları, Meral'in hayatına çiçek gibi açan ömürlük aşkı anlamlandırıyor...

 

Metin Erksan’ın ustalığını kanıtladığı film, gerçeklik meselesinin tartışılmasına da zemin oluşturuyor; gerçekliğin, hayaldeki güzellikleri yok edeceğinden endişe duyuluyor.

 

Halil: “Ben seni değil resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın.”

 

Belki bu endişe hepimizin içinde hapsolmuş durumda.

 

Günümüzde hangimiz bir resme bakıp ona anlamlar yüklemek istemiyoruz ki…

 

Aslında “Sevmek Zamanı” en açık haliyle şunu gösteriyor: “Aşk sınır tanımıyor!”

 

Volkan Durmaz twitter: @alpzekiheper