BİR REKLAM

.

 

 

 PY-KAPAK

 

“Bakalım arzular zafere dönüşebilecek mi”

 

 

Sadece sevdiği filmler hakkında yazı yazan bir sinefil olarak, bu film hakkında yazdıkça detaylarını keşfettiğimi, giderek daha da beğendiğimi belirtmeliyim. Bazı yönetmenler, bazı filmleri hiçbir kaygı taşımadan kendileri için çekerler. Bana göre Cem Yılmaz da bunlardan bir tanesi... Her filminde kendi hayal dünyasını gerçeğe dönüştürmeyi sürdürüyor, bir öncekine göre daha zengin bir film ortaya koyuyor. Bu, saygı duyulacak da bir tavır aynı zamanda...

 

Cem Yılmaz’ın daha önceki çalışmalarına baktığımızda birbiriyle çok da benzeşmeyen özellikler taşıdığını söyleyebiliriz. Bu da bunun göstergelerinden bir tanesi. O sebeple, bu dâhi ve zeki adamın hayal gücünü filme aktarma gayreti, filmlerini beğenin yada beğenmeyin, ayakta alkışlanacak bir durum.

 

py-AFİŞ

 

Yeni filmi “Pek Yakında” da bu çerçevede değerlendirilmeli... Filmle ilgili ilk olarak, renkli dekorlarıyla, müzik ve kostümleriyle, eğlenceli efektleriyle izleyene zevk veren bir film olduğunu söyleyebiliriz.

 

Filmin kadrosunda Cem Yılmaz’ın yanı sıra, Ozan Güven, Özkan Uğur, Ayşen Gruda, Zafer Algöz, Tülin Özer, Zerrin Tekindor, Çağlar Çorumlu, Cengiz Bozkurt, Hare Sürel, Metin Coşkun ve Ülkü Duru yer alıyor.  

 

Eşkıya filminin final sahnesi ile başlayan filmde (Baran/Berfo sahnesine atıf niteliğinde) eski bir figüran ve korsan DVD satıcısı olan Zafer (Cem Yılmaz)[1], hayatta dikiş tutturamamış bir adamdır. Şener Şen’in “Eşkıya” filminde 6. sıradan bir figüranı canlandırır (sefil bir figüran polis) ve rolündeki bir talihsizlik[2], onu sinemanın daha da dışına sürükler. Zafer’in bu talihsizliği yaşamasına sebep olan başka bir figüran polis ise alıp yürüyecek, ileride dizilerin aranılan jönü Boğaç Boray olarak karşımıza çıkacaktır.

 

PY-TOPLUCA

 

Zafer ve arkadaşları tarafından Boğaç Boray’a yapılan kumpaslarla -kendileriyle çalışsın diye ‘kötü piar çalışması’ yapılır- dizi oyuncusu Boray, Araplar tarafından protesto edilir, Twitter’da takipçi sayısı azalır!

 

Hayatta “her hikaye, içinde başka başka hikayeler barındırır” nitelikte, Eşkıya filminin finali de başka bir filmin girişi olmuştur.

 

“Şahikalar: Kötülüğün Sonu”

Zafer’in karısı Arzu (Tülin Özen), kocasının korsan işinden bıkmış, pes etmiş ve artık Zafer’den boşanmayı kafasına koymuştur. Zafer ise ona kendini kanıtlamak için son çaresine başvurur: 1970'lerde yazılmış ancak hayata geçmemiş bir film projesi olan “Şahikalar” ı çekecek ve artık boş işlerle uğraşmadığını ona gösterecektir.

 

Ancak Zafer’in korsan işini bırakması tam da Avatar 2’nin çıkmasına denk gelir. Korsanın patronu İzzettin Abi, son bir iş yapıp bırakmasını ister.[3] Zafer, Avatar 2’nin korsanından elde edeceği parayla Arzu’nun gönlüne girecek filmi gerçekleştirmek için kabul eder.

 

PY-ŞAHİKALAR

 

Zafer, eşi aşkına yapımcılığını üstlendiği bu projede hem aşçı, (yeşil bir maskeyle gizlenerek) hem oyuncu, hem Prodüktör olur.

 

Bu planında ona eski Yeşilçam emektarı arkadaşları yardımcı olmaya çalışacaktır. O arkadaşlar ki, Yeşilçam’ın en zor dönemlerinde olmadık projelere atılmış, doyasıya emek vermiş ancak siyah beyaz filmlerden öteye ilerleyememiş, ağızlarıyla ses efekti yapmak zorunda kalmış oyunculardan oluşmaktadır.

 

Belirtmek gerekir ki Şahikalar’ın senaristi Ahben Sonel (Zafer Algöz) ve onun ‘gay’ asistanı Zeki (Çağlar Çorumlu) karakterleri filme müthiş ‘renk’ katmışlar.  

 

Filmde Özkan Uğur ise, Yeşilçam'dan kalan ürün, eşya ve kostümleri stoklayan bir vintage koleksiyoncusu ve son günlerinde de ağzıyla ses efekti yapan Ejder karakterini canlandırmaktadır.

 

Şahikalar isimli film, aynı zamanda Zafer’in ailesini kurtarma mücadelesidir. Keza film, bilim kurgu ve efektler içeren zor da bir filmdir. Ama film, hem genç bir yıldızı (Arzu) sinemaya kazandıracak, hem de bir büyük yıldızın (Boğaç Boray) yeniden şöhret dünyasına dönüşünü müjdeleyecektir.[4]

 

PY-FİLM SETİ

 

Korsana Demirkubuz’lu gönderme

Yer altı imalathanesinde korsan DVD’ler çoğaltılırken Kore filmlerini çoğaltması için Koreli bir gencin ve altyazı işlerinde ise bir tercümanın çalıştırılması, korsan işlerinin nasıl organize döndüğünü gösterir nitelikte. Bir ara eline korsan film kutusundan Zeki Demirkubuz’un Kader filmini alan Zafer, “Kim yaptı lan bunu? Oğlum Türk sinemasına biraz katkınız olsun. bırak millet Türk filmlerini sinemada izlesin. Bir daha görmeyeyim” diyerek mesajını da verir:

 

Zafer: Biz Korsancıyız oğlum. Kötü insan değiliz!

 

Demirkubuz’a Selam, festivalcilere Gönderme

Filmin, bir başka sahnesinde Tansu Biçer'in canlandırdığı karakter, festival filmleri çeken Veli Bilgin[5] isimli bir yönetmenin asistanı olarak Ejder’in dükkanına geliyor. Filmde kullanılmak üzere bir malzeme arıyor. Bu sırada Zafer ile Tansu Biçer'in canlandırdığı karakter arasında geçen diyalog, son dönemde festivallere oynayan yönetmenler dikkate alındığında oldukça manidar!

 

Zafer: Şu festival filmi yönetmenliği de kıyak iş! Arada sırada bi film çekiyorsun, oradan aldığın ödülden kazandığın paranın üçte ikisini cebe indirip kalanıyla da yeni film için bütçe ayarlıyorsun. Ama settekiler de yarım ekmek kaşara talim...

 

Bu arada filmde zaman zaman ortaya çıkan dedektif kılıklı şahıs ise Zafer’in vicdanını canlandırıyor.

 

Ayrıca Zafer'in tutuklandığı sahnede polis memurunun “neden maske takıyorsun?” sorusuna “Bakacak yüzüm yoktu” cevabı ise “iyi insan olma” serüvenini özetler nitelikte.

 

“Bakalım arzular zafere dönüşebilecek mi”

Zafer, filmde Arzu ve diğer arkadaşlarıyla birlikte ünlü oyuncu Boğaç Boray'ı (Ozan Güven) oynatacaktır. Bu arada filmde Enis Fosforoğlu’nun oynaması 30 yıldır planlanmakta olup, Fosforoğlu bu film projesini kabul etmeyince onun yerine son dönemin jönü Boğaç Boray seçilmiştir.

 

(Bu sahnede aktris seçerken başrolde Enis Fosforoğlu'nun hep sabit tutulup aktrislerin ‘80'lerde Müjde Ar, 90'larda Meltem Cumbul, 2000'lerde Özgü Namal ve 2010'larda Beren Saat’ olarak  dönemlere göre değişmesi de çok manidar!)

 

Zafer, hem yeteneklerini ispat etmek, hem karısına güzel bir film hediye etmek, hem de onu ayrılıktan caydırmak için bu yetenekleri kısıtlı ekiple zorlu ve eğlenceli bir maceraya atılır.

 

Boğaç Boray: Demek sen bi tane film yapacaksın, karın seni yeniden sevecek. Öyle mi!

 

PY-MASKE

 

Bu arada Boğaç Boray’ın takma dişleri, dublajlı kalın sesi ve peruğu ile yeni dönem sineması için bir “proje” olması ve düştüğünde tekrar eski sinema emektarları tarafından yardım eli uzatılması ise endüstriyel sinemaya gönderme açısından anlamlı.  

 

Sunay Akın’ın Oyuncak Müzesi

Filmde Zafer’in 1930’lardan kalma teneke bir oyuncağı oğlunun doğum gününde hediye etmesi ve akabinde bir günlük görüş gününde oğlunu Sunay Akın’ın oyuncak müzesine götürmesi, bir bakıma eski-yeni ve hatta pahalı-kıymetli kıyası babında.

 

PY-OYUNCAK

 

Keza Zafer'in çocuğuna aldığı ve hiç kimsenin beğenmediği oyuncağı çocuğu ilk başlarda köşeye atar ve beğenmez. Ancak çocuk, oyuncak müzesinde Sunay Akın’ın bu eski oyuncak hakkında söylediklerini dinledikten sonra bu eski teneke oyuncağı elinden düşürmez. Bu sahne hayatta bazı değersiz gibi görünen şeylerin aslında farklı anlamlar taşıyarak ne kadar değerli olduğunu bize göstermiştir.

 

- Baba bak oyuncak çok pahalıymış…

- Pahalı değil oğlum, kıymetli!

 

Bu sahnede ayrıca Zafer’in oğluna aldığı teneke uzay gemisinin aynısını gösterirken karşılarına bilgiç tavrıyla ansızın çıkan Sunay Akın, oyuncağın hikayesini ‘gevezece’ anlatmaya başlar ve Zafer’i Bayar! Zafer, Sunay Akın’a “abi mahkeme 1 gün görüş verdi” diyerek oradan uzaklaşır ve Sunay Akın’ın çenesinin düşüklüğüne nükteli bir dokunuşla şahit oluruz.  

 

Filmdeki göndermeler

Boğaç Boray’ın hastanede yattığı sahnede hastanenin deksindeki görevlinin Nurgül Yeşilçay’ın olması; deskte bekleyen başka bir hasta yakını rolünde Mazhar Alanson’un kendisine soru soran Zafer’e “Bilemiyorum Altan. Bilemiyorum!” diyerek “Herşey Çok Güzel Olacak” filmine göndermede bulunması; hasta yatağının başına durup dururken Yılmaz Erdoğan’ın elinde bir demet çiçekle gelmesi; “komutan logar” ile GORA'ya dokunulması; Cengiz Bozkurt'un tekerlekli sandalye sahnesiyle Eşkıya'ya saygılarını iletmesi; Özkan Uğur'un cep telefonu melodisinin “Peki Peki Anladık” olması; Hababam Sınıfı'ndaki Badi Ekrem’in (Şener Şen) kırmızı eşofmanı; Adile Naşit'in tenefüs zili; Davaro'daki Mikser; Turist Ömer’in şapkası; Gulyabani'de kullanılan devasa kukla[6] ve Süt Kardeşler’de kullanılan fesler filme tat veren güzel dokunuşlar olmuş.

 

Film sonunda 80'lere ait seks furyası geçmişini gizleyemeyen Suat’a yönelik aksiyon sahneleri ise son derece zevkli ve başarılı… Filmde yer verilen ürün yerleştirme bölümleri bile o kadar başarılı ki reklamlar, diğer filmlerin aksine filmin konusuna başarıyla yedirilmiş.[7]  

 

PY-AKSİYON

 

“Pek Yakında”, korsan DVD satarak geçimini sağlayan adamla, bir senaryo için 30 yıl bütçe ve prodüktör arayan adam arasında, “bize, bizi, bizle anlatan” bir aşk filmi. Gaye aşk olsa da Cem Yılmaz, esas aşk mektubunu en zor koşullarda film seven adamlara yazmış ve sonunda ana tema ortaya çıkmış: Sinema Sevgisi

 

Son dönemde ticaret yapma kaygısıyla sulu komediye bulanmış Türk Sineması, dram filmi çıkarmaya cesaret edemiyor; çıkan da –en fazla baba oğul arasında sıkışıp kalıyor- hakkını veremiyor. Ancak görebiliyoruz ki, Sadri Alışık damarı olduğunu bildiğimiz Cem Yılmaz, dramatik filmlerin de üstesinden gelebiliyor.

 

Pek Yakında, diğer filmlere nazaran parodilerin daha az yer aldığı ama samimiyeti ile ön plana çıktığı ve özellikle sinema sanatını sevenlerin izlemesi gereken çok dolu ve güzel bir film olmuş.

 

Kısacası “Pek Yakında” “Pahalı değil, Kıymetli” bir film olmuş.

 

FOTO SON



[1] Cem Yılmaz, 2012 yılında çıkardığı “CM101MMXI FUNDAMENTALS” çalışmasında korsan CD’ci Zafer’e yer vermiştir. Gerçek Zafer karakteri için bkz: http://www.youtube.com/watch?v=9CoSYzjSMgY

[2] Bu sahnede figüran Zafer, Eşkıya filminde vurulurken Eşkıya’yı tutması ve Zafer'in setten kovulurken yıldızın kaydığı sahne metaforik açıdan güzel olmuş.

[3] Bu sahnede palmiyeli güneşin batışı posterinden çıkan kapıdan gelen Zafer’e, kelle söğüş yiyen İzzettin Abi'nin klasik müzik çalan teybe aniden koyması, kelle paçayı çekmece ile kırması ve “Al bi yanak” demesi de enteresan. Ayrıca İzzettin'in odasının palmiye kaplaması, Scarface'teki Frank Lopez'in odasını andırıyor. Bu iki mafyatik karakterin ofislerinin benzerliği tesadüf müdür, bilinmez. Bkz: http://ganstersinthecity.files.wordpress.com/2013/04/the-mural-of-the-miami-skyline-in-franks-office.png

[4] Filmde küçük 1 çocuğu ve ailesini kurtarmaya çalışan Zafer karakteri ile gerçek hayatta Cem Yılmaz’ın da küçük bir çocuğunun olması ve aile birlikteliğini koruyamaması da enteresan bir tesadüf.

[5] Filmde, Veli Bilgin olarak geçen ve festival filmleriyle adı özdeşleşen yönetmen muhtemelen Nuri Bilge Ceylan.

[6] Bu filmle Ayşen Gruda, Gulyabani’deki kukla ile yıllar sonra tekrar aynı filmde tekrar rol almış oldu.

[7] Filmde Ahben Sonel sponsor ve reklam istemediğini söylediğinde herkesin aynı anda Pepsi içtiği ve Turkcell’in çekim kalitesine değinildiği sahneler.