Kötü niyetlerin gizliliği...
Bir insanı öldürme isteği duyacak kadar hiç kıskandınız mı? Sizde olmayıp da rakibinizde olan bir yetenekle nasıl mücadele edersiniz? Temel soru şudur: “Neden ben değil de o?”
“Tanrım bu nasıl bir cezadır ki, bu adama böyle bir yetenek verdin, bana ise sadece bu yeteneği anlayabilecek kadar bilgi verdin!”
Böyle sitem eder Tanrı’sına, müzisyen Antonio Salieri. Öfkelidir. Öfkeli ve çaresiz. Yeryüzünde kıskanmak diye bir duygu varsa kuşkusuz bunun en iyi örneklerinden biridir Salieri. Sadece tek taraflı kıskanmakla kalmamış, kıskançlığı eyleme dönüşmüş ve kıskandığı insanın yavaş yavaş yok oluşunu sağlayacak bir güce kavuşmuştur.
18. asırda Avrupa’nın kültür merkezi olan Viyana’da Hofburg Sarayı’nda bir balo salonundayız. 1780’li yıllar. 20’li yaşlarında bir müzik dehası, Salieri’nin kıskanç bakışları arasında sanat dünyasının gönlünü fethetmektedir. Asil, soylu, zengin ve sanatçı bir adam, Salieri, kariyerini, şöhretini yerle bir eden bu çocuk ruhlu müzisyeni yok etme isteğiyle yanıp tutuşmaktadır. Mozart’tır bu müzisyen. 3 yaşında piyano çalmayı başaran müzik dehası. Avrupa’yı dolaştıktan sonra yolu daha önce sarayda konser verdiği Viyana’ya düşmüştür ve kısa zamanda şehrin bütün sokaklarında konuşulan bir efsaneye dönüşmüştür.
Salieri kızgındır. Mozart yüzünden kifayetsiz muhterise dönen ruhundaki yangını söndürmekte başarısızdır. “Neden ben değil de o?” sorusu çığ gibi büyüyen bir öfkeye dönüşür içinde. Dehasıyla mücadele edemediği Mozart’ı, zekâsıyla bataklığa itmek için elinden geleni yapar. Mozart, Weber ailesinin ortanca kızı Costanze’ye âşık olur. Salieri, bu ikiliyi evlenmeye teşvik eder. Dışarıdan iyilik gibi görünen bu tavır, aslında kötü niyet beslemektedir. Salieri, Costanze’nin har vurup harman savuran aylak ruhunun farkındadır. Mozart’ın kötü bir evlilik yapmasıdır temennisi. Mutsuz bir yuvada yaşamak Mozart’ın sanatını da kötü etkileyecektir. Ancak böyle olmaz. Deha, en verimli yıllarını geçirir. Salieri, son kozunu oynar. Ölmüş babası için bir beste yaptırmak istediğini söyler Mozart’a. Mozart, besteyi yaptıkça fenalaşır. Çünkü babasının ölümü ile zihninde oluşan travma güçlenerek yeniden ortaya çıkar. Genç yaşta dehanın ölümüyle sonuçlanacak yorucu bir süreç başlar. Babanın yokluğunun acısı, Mozart’ı ölüme götüren hastalıklı bir duyguya dönüşmüştür.
Salieri, bilerek bu besteyi Mozart’a yaptırmıştır. Babasının ölümüyle ilgili derin bir acı duyduğunu keşfetmiştir çünkü. Ama tarih Salieri’yi Mozart’ın gölgesine itmiş, kendisini de “Salieri kompleksi” tanımıyla anılmaya mahkûm etmiştir.
Peki, siz Salieri’nin kıskançlığına benzer bir duyguyu hiç yaşadınız mı?
NOT: Metnin videosuna şu linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=O-4Uya0qPCs&t=48s