Soğuktan ölmek zevklidir derler. Donarak ölmek... 

 

Onu bunu bırak da beni özlüyor musun?

Şöyle kenara çekilip, bir duvara yaslanıp beni düşünüyor musun?

 

 

Ben bugün adam tıraşı olacağım.


 

           Bu da bzim masalımız. 

 

"Beni arayın yeter oğlum, bundan sonra ölüm yakın."

Zeyrek yokuşundaki isli binada çalışırken tanımıştım onu.

Bir şeyin içine girilmeden nasıl yaşanırdı ki? Hayata dokunmadan, hayatla sarmaş dolaş olmadan, hayata kanmadan, nasıl hayatın tadına varılırdı ki?

tesadufBabaannesini sevmiyordu. Daha doğrusu sevemiyordu. Çünkü babaannesinin en sevmediği torunuydu. Yetmiş yedi Ağustosunun kavruk bir Çarşamba günü, öğleye doğru Şişli Etfal Hastanesi'nde zar zor ameliyatla dünyaya gözlerini açtığında anne babası derhal memleketteki büyüklerine mektup yazmıştı: "Oğlumuz oldu, ismini ne koyalım?"
Günlerce, haftalarca beklemişlerdi de, haber gelmeyince, herhalde bize bıraktılar diye adını koymuşlardı çocuğun: Kâmil. Yetişkin, ağırbaşlı, olgun niyetine. Eksiksiz olsun oğlumuz. Odur budur Kâmil, hem dedesi, hem babaannesi için torunları arasında en sevilmeyeni.

Page 3 of 3